Gazetelerin Farklılığı Kalmadı.

Dünyanın küçüklüğünden mi, yoksa tembelliğimizden mi pek bilinmiyor ama bizim mesleğimizde taklitçilik hala baş sırada yer alıyor. Hemen her konuda gazeteler aynı şeyleri yapıyor ve okur azlığından şikayet ediyorlar.

Taklitçilik basında geçer akçe olunca, sorumlu mevkilerde oturanlar yabancı ülke gazetelerini izlemeye ağırlık verdi.

Şu günlerde her birinden parçalar var ama bütünü kucaklamanız olanağı yok. Çünkü adaptasyonu beceremez olduk. Kendimize özgü diye düzenlemeler yaptık. Ama taklitçilikten vazgeçemedik.

Muhtevaya gelinci yine taklitçilik egemendir. Köşe yazarlarının hangi gazetede kaç tane olduğunu hesaplarsanız ortalama bir rakam bulursunuz. Sayfa ayırımları bile eşdeğerdir.

Gazetelerimizi inceleyenler, benzer köşeleri bulurlar. Bu sebeple bir gazeteyi okuyan diğer gazeteleri de incelemiş olur. Örneğin dedikodu sütunları her gazetede olayların ardı yazılıyor esprisi altında yer almıştır.

İç sayfalarımızın düzeni ve hatta konuları bile birbirine benzemektedir. Özgün bir gazete çizimi ve içeriğini farklılaştırmak zorlaşmıştır. Detayda bazı farklılıklar vardır ama iç sayfalarda benzerlik fazladır.

Taklitçiliğe karşı olduğumuz sanılmasın. Ancak biz herkesten farklı bir gazete yapıyoruz demenin yanlışlığını belirtmek istiyoruz. Eskiden gazeteler arasındaki farklılık daha fazlaydı. Şimdi bu kayboldu. Eskiden gazetelerin manşetleri çoğunlukla aynıydı, şimdi hepsi birbirinden farklı. Bunların nedenleri basın yayın okullarında yeni adıyla iletişim fakültelerinde incelenmeli ve doğrular aranmalıdır.

Geleceğe sahip olmak isteyenler her iş kolunda olduğu gibi araştırmaya yönelmeli ve yenilikler yaratmalıdır. Çünkü okurun ilgisi farklı ve yeniye yönelik olmaktadır.

Sadece yazı yazmanın veya aykırı düşünceleri açıklamanın gazetecilik için yeterli olmadığını bilerek veya okur üzerinde promosyon veya haberle baskı kurma yoluyla okur sayısının artırılamayacağını öğrenmeliyiz.

Yayıncılık okurla bütünleşmektir. Okur ilgisini bulmaktır, ister fotoğrafla, ister sadece yazılı metinle bunu sağlayabilirsiniz. Yeter ki ; yaptığınız doyurucu olsun. Bir tarafta televizyonun ağır baskısı yaşanırken, yazılı basının geleceği mutlaka farklı yerlerde olacaktır.

(15 Eylül 1992)